27 Aralık 2011 Salı

Mabel'den yeni yıl hediye alternatifleri...

Nostaljik lezzet Mabel'de çok çok cici yeni yıl ve genel hediye alternatifleri var, çeşit çok, lezzet kusursuz, fiyatlar normal...




Ziyaret edin derim...

http://www.mabel.com.tr/#/MAGAZALARIMIZ-05-00/

26 Aralık 2011 Pazartesi

Güzellikler getir 2012 cupcakeleri

Çok cupcake yaptım bugüne kadar, birçok tarif denedim, ama bu sefer öyle güzel oldu ki kıvamı, paylaşmak istedim;

Çikolatalı Cupcake:
4 yumurta (oda sıcaklığında)
2 bardak şeker
220 gr tereyağ (oda sıcaklığında)
4 yemek kaşığı kakao
4 su bardağı un
1 çay kaşığı kabartma tozu
1 çay kaşığı karbonat
1 pinch tuz
1 kutu çiğ krema

Tereyağı ve şekeri krema haline gelinceye kadar çırpın. Yumurtaları tek tek ekleyin, karıştırın. Kremayı ekleyin. Kuru malzemeyi birbirine karıştırıp ekleyin. Güzelce karıştırdıktan sonra kalıplara dökün. 25 dk 170 derece yeterlidir.




İçine ganaj yapıp sıkabilirsiniz, ben seviyorum;

Ganaj:
1 kutu çiğ krema (200 ml)
100 gr sütlü çikolata
100 gr bitter çikolata

Çiğ kremayı küçük bir tencerede ısıtın, güzelce kaynadıktan sonra ateşin üzerindeyken çikolataları parçalayıp içine atın ve karıştırın.


Güzel, akışkan bir çikolatalı sos gibi olur ilk başta, soğumaya bırakın, soğudukça kıvamlaşacak, hatta buzdolabında bıraksanız da iyice katılaşsa daha makbul.




Kullanacağınız zaman dolaptan çıkarıp mikserle biraz çırpın. Sıkma aparatıyla cupcakelerin içine sıkın. Süsleme amaçlı da ganajı cupcakelerin üzerine sıkabilirsiniz.

Cupcakeleri krem şanti ve sprinkles ile süsleyebilirsiniz...







Sevgili İpek Şenoğlu'na da bir paket hazırladım tabii:) Umarım beğenmiştir...





Güzellikler getirsin 2012, 
damaklarımızda hep güzel tatlar bıraksın...:)

13 Aralık 2011 Salı

Spora, sporcuya hizmet...:) sevgili İpek Şenoğlu için...

Milli tenisçimiz, gururlarımızdan biri sevgili İpek Şenoğlu pek severmiş meğer, tatlı, kek, pasta...özellikle de kakaolu ve çikolatalılarını...Kendisi için birşeyler yapmak çok istedim, ikna ettim, dün gece de mutfağa onun için girdim...


Chocolate Chip Cookie yaptım, olması gerekenden 1.5 dk daha fazla fırında tuttuğumdan hafif bir kavruk kokusu oldu sanırım, umarım İpek Hn beğenir:) Kendisinin haberi yok ki ben artık ona yapar yapar gönderirim fırından çıkanlardan...


Tarif  Cafe Fernando'dan http://cafefernando.com/turkce/korova-kurabiyeleri/ Misler gibi koktu ev, komşular kapıya dayandı:) Bence deneyin...









               son hali:) az sonra İpek Şenoğlu'na teslim edilecek...

12 Aralık 2011 Pazartesi

iyi ki doğmuşsun Seba'cım

Bugün Seba'mızın, tadı damağımda kalanın, canım babamın doğumgünü...
birlikte olamasak da, biriz, hissediyoruz, bizimle olduğunu biliyoruz...
iyi ki doğmuşsun Canım Baba'm...
bu akşam senin için 1 duble viski kaldıracağım gökyüzüne...iyi olduğunu biliyorum...

6 Aralık 2011 Salı

altı üstü çiçek değil...

"Altı üstü çiçek işte" diye düşünüyorsanız bu öneri ilginizi çekmeyecektir...ama benim gibi çiçeği, ruhunu ve güzel sunumunu seviyorsanız vereceğim adres tam sizlik...siz de birinin yüzünü benimki gibi güldürmek istiyorsanız kesin deneyin...bu yüz kendi yüzünüz de olabilir tabii:)


Uzun zamandır bir çiçekçiyi bu kadar beğenmedim...Hepsi inanılmaz duygulu...Yapanların bu işi severek yaptıkları çok belli, ruhunu ve emeğini katanlara teşekkürler...Eren's Flowers çiçeklerine bayılıyorum...




                                                    erensflowers.com 


Adres: Papatya Sk No:1 Reşitpaşa
Telefon: 0212 323 64 99
info@erensflowers.com

10 Kasım 2011 Perşembe

özlemle anıyoruz...

Açtığın yolda, düşüncelerinin ışığında, önderliğinde yürümeye devam ediyoruz,


seni sevgi, saygı ve çok büyük bir özlemle anıyoruz Ata'm...

25 Ekim 2011 Salı

Van'daki kardeşlerimize yardım...

Günlerdir kara bulutlar güzel ülkemin üzerinde...:( şehitler derken, içimiz yanarken şimdi de Van'a ateş düştü...Birlik olup yaraları sarmaya gayret etmek, elimizden gelen yardımı yapmak ve dua etmekten başka birşey yapamıyoruz şu an...


Üniversitemizin (Bahçeşehir Üniversitesi) arama kurtarma ekibi BUSAR Van'a götürülmek üzere yardım topluyor. Organize oldular ve resmi birimlerle çalışıyorlar. 


Yardım göndermek isteyen, ve nereye göndersem bilemiyorum diyenleriniz varsa 28.10.2011 Cuma günü öğlen 12.00'a kadar Beşiktaş Kampüsü'müze başvurabilirler...


Dualarımız Van'daki kardeşlerimizle...:(

19 Ekim 2011 Çarşamba

...!

Çok üzgünüm. Artık daha fazla çocuğumuz ölmesin! Boş laf yerine aksiyon gerek...
Tüm şehitlerimize rahmet, ailelerine sabır diliyorum.......



13 Ekim 2011 Perşembe

www.efsanebuzbag.com

Efsane şarabın web sitesi açıldı! 




http://efsanebuzbag.com 

mmmm...havuçlu kekkk...

Ne zamandır kahve makinesi almak istiyodum, en sonunda Markafoni'den aldım 10 gün önce, Delonghi, gayet de güzel şimdilik... evi kahve kokusu sarınca yalnız kalmasın kek kokusu da sarsın istedim...onun şerefine "havuçlu kek" yaptım ilk defa...

süper bir tarif tavsiye ederim, severseniz bence hemen deneyin, çok da kolay...



misssss gibi kahve ve tarçınlı havuçlu kek kokusu evi sarınca, aman aman....

Malzemeler:
3 yumurta
1 su bardağı toz şeker
2-3 büyük havuç
1 su bardağı yoğurt
1 çay bardağı sıvı yağ
2.5-3 su bardağı un
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya
Tarçın
İsteğe göre ceviz

Yumurta ve şekeri kabarana kadar çırpın. Havuçları rendenin kalın tarafıyla rendeleyin, çırpılmış şeker ve yumurtanın üzerine diğer malzemeleri ekleyin. (Kabartma tozunu unla karıştırıp ekleyin) Kalıbınızı yağlayın, 180 derecede 35-40 dakika pişirin. Son 10 dakikasında kahvenizi de dinlenmeye bırakın, afiyetlerrr...


not: üzerine süs olarak şeker hamurundan minik havuçlar yapabilirsiniz...

3 Ekim 2011 Pazartesi

meyve ağacı dikmenin tam zamanı

Eylül-Ekim... yani bu aralar, meyve fidanı dikmenin tam zamanı...geçen hafta 1 hünnap 1 kayısı diktim ben...varsa bahçeniz, ya da yakınınızda bir parça toprak parçası siz de dikin bir ağaç...doğaya, çocuklara hediye...


Biz gittiğimizde de bu diyarlardan dikilen ağaçlar hediye kalıyor geriye...


Babamın elleriyle diktiği mandalina ağacı her sene daha da fazla meyve veriyor...Bu sene dalları kendini taşıyamıyor meyvelerden...



Hadi siz de dikin bir ağaç:)

25 Temmuz 2011 Pazartesi

baklava yapmak artık çok kolay...

çok basit, sevenler, meraklı olanlar hemen yapabilir...basit olmasına basit ama sunduğun zaman da tadı ve görüntüsü  o kadar harika ki, kimse inanamaz yaptığınıza...


Sadece 1-2 üçkağıdı var, onlara uydun mu alasını yaparsınız valla...ben denedim, yaptım, herkes bayıldı:) bence deneyin...


İhtiyaç olan malzemeler; 

  • 1 paket hazır baklava yufkası (marketten değil de yufkacıdan alırsanız daha memnun kalırsınız)
  • 1 paket çiğ krema ( Sek almanızı tavsiye ederim, diğerleri çok sıvı)
  • Eritilmiş sütü alınmış, veya pastorize edilmiş tereyağ (gözkararı)
  • Dövülmüş ceviz (göz kararı, fındık, fıstık vb de ilave edebilirsiniz)
  • Biraz nişasta
  • Şerbet için 2 bardak şeker, 1.5 bardak su, yarım limon
1 kat yufkayı alın, üzerine çiğ krema sürün fırça ile (çok fazla değil, üstten üstten), üzerine 1 kat daha yufka koyun, bir daha krema sürün, azıcık nişasta serpin. 




Dikdörtgen olan hamuru yatay 3 parçaya bölün, kenarlarına malzemenizi yayın, ve uzun rulolar yapın. 










Ruloları kendi içinde 3 parçaya bölün, ve gül yapar gibi yuvarlayıp tepsiye dizin, sıkı sıkı...



Tereyağınızı çok fazla kızdırıp (yakmamaya dikkat) yemek kaşığının yarısıyla tüm baklavaların üzerine dökün. (kızgın yağ hamurla temas edince "coozzzz" edecek...! Bu önemli! Fırına verin, üzerleri kızarana kadar pişirin. Bir taraftan da o mis gibi kokuya dayanmaya çalışın...

Diğer yanda şerbeti kaynatın, şeker ve suyun içine yarım limonu olduğu gibi atın. 

Fırından çıkan baklavaların üzerine biri ılık, diğeri sıcak olacak şekilde dökün...Sonra da yiyenlerin parmaklarını da yediklerini izleyin oturup:)) afiyet...






NOT: Türevlerini yapabilirsiniz, fındıklı yapıp sütle şerbet yapıp Sütlü Nuriye mesela, ya da fıstıklı, ya da bademle...keyfinize damağınıza göre...Bu arada ben baklava yer miyim? Yemem, sevmem, ama yapıp yiyenleri izlemeyi seviyorum:)

5 Temmuz 2011 Salı

can dostlarım, kardeş arkadaşlarım...

düğünümüz Allah babanın izniyle oldu...gittiler denize güneşe bizimkiler...güneşleri, ağızlarının tadı bol bol olsun...koş koş 4 saatte geçiveriyor işte...keyifli, cici oldu...teşekkür yukarıdakine çok çok...

bu koşturmalı, duygu yüklemesi altındaki zamanların her anında yanımda olan kardeş arkadaşlarım hayatımdaki, damağımda çok ama çok özel tatlardanlar...onlarsız hayatı düşünemiyorum...ne şanslı biriyim ki ben, sizler hayatımdasınız...herşeye elleri değdi, her an nazımı çektiler, herşeye koştular...nikah şekeri olarak hazırladığımız reçeller, reçellerin paketlenmesi, misafirlerin karşılanması, reçellerin misafirlere dağıtılması, elif'in zaman zaman heyheylerinin idare edilmesi, düğün günü ve düğün esnası fotoğraf çekimi, kınada ve düğünde pistin boş kalmaması, hesapların idare edilip kapatılması, konvoyun organize edilmesi...vb vb vb herşeyi onlar yaptı...

banu, başak, melda, özgür, soner, şebnem (alfabetik sıra)...yüreğimin en derin teşekkürleri size...sizleri çok seviyorum...

not: bu kardeş arkadaşlarım dışındaki arkadaşlarımın hepsine de kucak dolusu sevgiler, onlar da manevi olarak her an her an yanımda oldular...dostlarım, arkadaşlarım hep benimle olun...

29 Haziran 2011 Çarşamba

değişiğim...

çok mutlu olursun bir taraftan da için taşar ya...işte 1 aydır falan öyle zamanlar geçiriyorum...
küçük kardeşim, Onur'um, canım, yüreğim, damağımın en özel tatlarından biri büyüdü damat oluyor...tarif edemiyorum duygularımı...çok değişikmiş...kendim evlilik sürecinden geçtim biliyorum ama bu başkaymış...

düğün için sürpriz hazırlıyoruz, ileriki günlerde paylaşacağım...

heyecanlıyım, duyguluyum, değişiğim, başkayım...vb birçok şeyim...Allah baba ağız tadı versin onlara bir ömür boyu...

arkası sonra...işte böyle...

14 Haziran 2011 Salı

Bodrum...

Damağımdaki en önemli tatlardan biridir Bodrum...çook ama çok severim, ait hissederim kendimi ona...ortamına, kalabalığına değil; denizine, enerjisine, havasına...karayolundan gitmeye bayılırım, Bafa Gölü'ne gelince vatanıma yaklaşıyor gibi bir his kaplar içimi seneler senesi... Dar vakitlerde havayolu sağolsun...

ada'mla bambaşkadır Bodrum...Melda yani, kardeş arkadaşlarımdan, nam-ı diğer Pasaklı Tanrıça, (twitter hesabı pasaklitanrica, takip edilmeye değer)...üniversite yıllarından beri birlikte gitmeyi pek severiz 2 gün bile olsa Bodrum'umuza...Önceleri sırtta çantalar pansiyon arar giderken şimdi artık Melda tarafından bir evimiz var Bitez'de...Aktur'da deniz; Yatch Club'de yemek, müzik, içki; Bitez'de balbadem..vb ruhumuza çok iyi gelir...Tazelenir döneriz şehrimize...

Bu seneki ilk Bodrum, ada'mdan bana doğumgünü hediyesiydi...Cuma-Pazar...Yukarıdakine bir kez daha teşekkür ettik iyi ki her ortamdan keyif alabilen insanlarız diye...yağmurlar yağdı, seller bastı ama bizi etkilemedi...yağmurda da ıslandık, güneşi de açtırdık, denizimize de girdik, şarabımızı da içtik, mis gibi de uyuduk...

2011 Mayıs Bodrum'u kısa özet, buyrun birkaç resim...

          bütün mandalina reçeli, ilk defa yedim, görüntü süper, tat portakal reçeli gibi

                                  şakır şakır yağmur, deniz mis...




        satsumanın en küçük hali...Temmuz'da kıvama geilir bunlar, demek ki çok hızlı büyüyorlar...


              ve güneş tabii bize gösterdi gülen, sıcak yüzünü...deniz süperdi...

not: gecikmeli bir paylaşım oldu, 27-29 Mayıs gittik, ancak elim tuşa dokunabildi...

26 Nisan 2011 Salı

mutlu bayramlar...

Bilindiği üzere, Paskalya tüm Hıristiyanlar tarafından kutlanır. Yaygın olarak kiliselerde düzenlenen ayinlerin dışında, kutlandığı ülkeye göre değişik gelenekler vardır. Bunlar arasında en yaygını şahısların birbirine genellikle çikolatadan yapılan Paskalya tavşanı ve Paskalya yumurtası hediye etmesidir.


ofisimize bu sene Paskalya Lilyan sayesinde geldi,
yumurtalar Lilyan'ın annesinin el sanatı...


Paskalya, perhizle geçen beş haftalık (büyük perhiz) bir hazırlık dönemi ile son haftayı (kutsal hafta) kapsar. Paskalya Günü'nde (Diriliş Günü) sona erer. Paskalya çörekleri afiyetle yenilir...


              makinem iyi olmadığı için tam belli oluyor, ama MUHTEŞEM
                                      bir paskalya çöreğiydi yediğimiz...

Kurtuluş'taki Palmiye Pastanesi'nin paskalya çöreğini tavsiye ediyorum, misler gibi kokuyor, şekeri, damla sakızı, herşeyi tam kıvamında...kesinlikle yolunuzu düşürün, alın yanınıza güzel bir kahve yapıp yiyin...

Tüm dostların geçmiş bayramları birkez daha kutlu olsun...

Not: Üstün Palmiye Pastanesi, Baruthane Cd No:80 Şişli Feriköy, 0212 231 92 63

21 Mart 2011 Pazartesi

haftasonu mahsulleri...

haftasonu yine üretim vardı evde...

önce krokanlı pasta için krokan, sonra melike'ciğimizin doğumgünü için pasta, sonra kurabiyeler, sonra yine kurabiyeler...






Pastanın üzerinde Melike'nin hayatında iz bırakmış figürler var, Earl Grey çay, tartoletler, Bursa'nın yazlık sarayları, Sabah ve Hürriyet gazeteleri (kendisi medyacıdır), doğumgünü dilekleri, yüzük, gelinlik vb

kurabiyelerin kalpli olanları sevgili Hande hocamızın nişanı için, diğeri de canım arkadaşlarımdan biri olan Aslı'nın fıstık yeğeni için...her ikisine de çoookk güzel bir hayat diliyorum...

3 Mart 2011 Perşembe

onlinemahzen Etiler açılıyor!

Onlinemahzen'in Ataşehir'den 2. mağazası Etiler'de açılıyor!
5 Mart Cumartesi günü açılacak mağazayı bir ara denk getirip kesinlikle gezmenizi tavsiye ederim...
Adres: Tepecik Yolu Alkent Çarşı 13/37 Etiler,
Tel: 0212 351 10 52

www.onlinemahzen.com

10 Şubat 2011 Perşembe

Çuku çuku...

Ara ara gelir benim çikolata yapma isteğim...yine o zamanlardan birini yaşıyoruz, model model, farklı içeriklerde, farklı aromalarda çukular yapıyorum iş dönüşü birkaç akşamdır...

Fındık ve bademlileri kaşıkla dökme yaptım, diğerlerini de çikolata kalıplarımı bulamadığımdan buz kalıbında yapmayı denedim...gayet de güzel oldu...




Fındıklı (fındıklar Ordu'dan özel geldi), bademli, naneli, üzümlü, kahveli, portakallı, creme brulee aromalı...şimdilik...değişik tatlar da deneyeceğim...

9 Şubat 2011 Çarşamba

tam benlik...

Şu hayatta birkaç tane de olsa, candan. gönülden, içten, sağlam dostun oldu mu sırtın yere gelmez...bu konuda kendimi bir hayli şanslı hissediyorum...dostlarım hayatıma ayrı ayrı çok büyük anlamlar katıyorlar çünkü...beni tanıyolar, içimi biliyorlar, sadece pozitiflerimle değil negatiflerimle de seviyorlar beni...ihtiyacım olduğu zamanlarda ses çıkarmama gerek kalmadan yanıbaşımda bitiveriyorlar...

isimleri bende kalsın...onlar kendilerini biliyorlar...onları bana verdiği için Allah babaya zaten genelde teşekkür ediyorum...yorucu bir iş gününde masamda bulduğum, ve beni bir anda kendime getiren bu güzel armağanı bana yakıştırana bir de buradan teşekkür etmek istedim...

tam benlik bir hediye, yanındaki notu da gülümseten cinstendi..."bunu görünce aklıma sen geldin" diyordu...Moleskine takıntım var tamam kabul ediyorum, bu en çok sevdiklerimden biri oldu...içinin detaylı fotoğraflarını da bu akşam paylaşacağım...tamamen bir şarap notluğu...içinde üzüm cinsleri, yetiştikleri yerler, şarap sözlüğü....vb bir sürü detay bilgi var...sonrasında şarapları gruplara ayırıp tanımlarını yapman için not sayfaları...



gönülden teşekkürler Zuzu'm...

16 Ocak 2011 Pazar

2. uzatma sonunda Body Worlds


Geldiği ilk günden beri görmek istediğim Body Worlds'e ancak 2. uzatmanın sonunda gidebildim...Gördüklerim anlatılır gibi değil, Allah babanın yarattıklarına akıl sır ermiyor, kusursuz...herşey ince ince işlenmiş...Prof. Gunter von Hagens ve ekibinin emeği de inanılır gibi değil...çok çok büyük bir iş yapıyorlar bence...serginin düzenlemesi de çok başarılı....İnsan kendisiyle ilgili garip boyuttaki bir tünele girmiş gibi hissediyor...en azından ben öyle hissettim...Bugün son gün, hala Body Worlds'ü izlemek için 2-3 saatiniz var...kaçırmayın derim...@İstanbul Modern

12 Ocak 2011 Çarşamba

Elazığ Buzbağ Bağbozumu 2010

         üzüm, toprağın güneşten olma çocuğudur...”


Aslında bu yazıyı çook uzun zaman önce kaleme almış olmam gerekirdi. Kayra ile Elazığ’a bağbozumuna gideli çok zaman oldu. Fakat tuttuğum notların olduğu el defterimi bir türlü bulamayınca, uzuuun uzuun düşünüp geri sarmak gerekti...tam kafamdaki notları derleyip yazmaya başladığım sırada, not defterimin hiç aklıma gelmeyecek bir yerden çıkması da ballı börek olduJ

Öncelikle bu Elazığ gezisinin nereden çıktıgını kısacık bir yazayım...2010 yılı Ağustos ayında Kayra’dan bir gurme yemeği daveti aldım. Levent Köşebaşı Restaurant’ta katıldığım yemekte, mekandan da anlaşılacağı gibi şarap-kebap uyumu üzerine keyifli bir gece geçirdik...yaklasık 15 kişilik bir ekiptik, bizim gibi daha 4 gruba yemek daveti verilmişti. Özet bir şarap tadım eğitimi aldıktan sonra, kebaplarımızı yiyip, ilgili şaraplarımızı yudumladık...oldukça keyifli geçen bu gecenin sonunda, Kayra yetkililerinden “Efsane Gurmelerini Arıyor” adlı bir yarışma başlattıklarını, belirtilen zamana kadar “şarap-kebap uyumu” konulu yazı yazmamız  istendi. Ben bu yazımı, sizlerle çoook daha uzun zaman önce paylaşmıştım. Aradan zamanlar geçti, Kayra’nın Kurumsal İletişim faaliyetlerindeki iş ortağı Zarakol Halkla İlişkiler’den sevgili Aslı Tüfekçi’den bir telefon aldım, yarışmayı kazanan ilk 3 kişiden biri olduğum ve Elazığ’da bağbozumu kazandığımı söylüyordu...yanıma bir de misafir alma hakkım vardı...

Bu yazıyı organizasyonla eş zamanlı yazamadığım için özür diliyor ve dillere destan, yüreklerimizde ve damaklarımızda unutulmayacak tatlar bırakan Buzbağ Elazığ Bağbozumu Gezisi 2010 notlarımı paylaşmaya başlıyorum...



Misafir hakkımı Jale fıstıktan, yani annemden yana kullanmıştım...Sabah 06.30’da havalimanında buluşup 07.00 uçağıyla rötarsız bir şekilde, rahat bir yolculukla Elazığ’a vardık. Hava müthişti, pırıl pırıl bir güneş mis gibi tertemiz bir hava vardı...bizi karşılayan Kayra yetkilileriyle servislere bindik ve yaklaşık 1 saatlik yolculuktan sonra nehir kenarında bizi bekleyen leziz kahvaltıya oturduk. Karşı kıyıda Tunceli, Pertek  bize bakıyordu...Tamamen yöresel tatlardan oluşan kahvaltıda yok yoktu, herşey damağa hitap ediyordu ama kaymak ve balın tadı bir başkaydı...çünkü kaymak bildiğimiz süt kaymağı değil “yoğurt kaymağı”ydı, ilk defa tattım, hafif ekşi kaymağı ekmeğe sürüp üzerine balı gezdirdin mi kendini kaybedebilirsin. Yedikçe de yiyesin geliyor, sanki çok çok hafif birşey yiyormuş gibi hissediyorsun...”şavak peyniri”, bildiğimiz gözlemeye benzeyen “patila”, bizim cevizli sucuk diye bildiğimiz “orcik”, peynirler, çeşit çeşit üzüm, ceviz, pekmez..vb vb vb


Bu güzel kahvaltının üzerine oldukça göz dolduran bir servisle gelen kahvenin de tadı damaklarda kalacak cinstendi...


Kayra ailesini tanımaya başladığım ilk andan beri hep söyledim, Kayra, kendi içinde gerçekten bir aile...En üst seviyeden en alt seviyeye kadar herkes sanki Kayra’nın çalışanı değil, Kayra onların kendi aile işleri hissi veriyorlar...hepsi işlerini aşkla yapıyorlar...kaldı ki şarap oldu mu konu, içinde aşk illa olmalı bence...İlk yemekte tanıdığım sevgili Cüneyt Uygur (Kayra Akademi Müdürü), bu tanımın ilk halkasıydı. İlk durağımız meşhuuurr, Şükrü Baran bağıydı, Kayra’nın Elazığ’da üzümlerinin yetiştiği en önemli bağ...Şükrü Baran bağı, çok bakımlı, çok düzgün, modern sulama sistemleriyle donatılmış, özenli bir bağ...350 dönümde yer alan bu bağ, 180 ton üzüm veriyor...tüm bağı gezdikten sonra tepede mola verdik, ekipler önceden tepeye çıkmış, buz gibi Cameo Rose ve Cameo Dore’leri hazırlamışlardı. Kayra Cameo Rose, benim yerli üretim roseler içindeki favori şarabımdır...bunu da daha önceki yazılarımda sizlerle paylaşmıştım. Kesinlikle çok soğuk içilmesi gerektiğini düşünüyorum...



                                      bağdaki sulama sistemlerine dikkat...!


                                     Jale fıstık bağda...


                                                      eby:)


                                     Cameo Rose........enfes!
Buradaki tadım sırasında, sevgili Cüneyt Uygur’un aşk dolu anlatımından aldığım notlar, buyrunuz;

v    Tarıma elverişsiz yerlerde şarap daha güzel olur
v    Elazığ’da Hititler, Frigler, Yunanlar ve Romalılar gibi birçok uygarlık yaşamış.  
      Hititlerde bağ bekçileri kraldan sonra ikinci sırada gelirlermiş...
v    Bağ, bağlanmak demek. İnsanı kendine bağlar. Şarap yetiştirebilmek için yerleşik
      toplum gerek
v    İsa son yemeğinde, “bu bıraktığım 2 şey, biri kanım (şarap) biri etim (ekmek)
      demiş...
v    Elazığ, Öküzgözü’nün yeri

                             kazanan bizler, Kayra ve Zarakol ekibi:)
Şükrü Baran bağındaki keyifli sohbetimizden sonra, istikamet, Kayra Üretim Tesisleri’ydi...Burada da bize, tesislerin müdürü Murat Bey rehberlik yaptı...Murat Bey’den aldığım notları aşağıda paylaşıyorum;


                                      Murat Bey anlatıyor...

                                sevgili Aslı & eby:)
v    Modern bağcılık yerel ailelerin bu işe girmesiyle başlamış
v    Verim arttıkça şarap üretenin ürün kalitesi düşüyor
v    Bağcı ve şarap üreticisinin çelişkili bir ilişkisi var
v    Üzüm toplandığında hemen işlenmeli, üzümün toplandığı bağ ile işleneceği bağın
      arasındaki mesafe ne kadar kısa olursa ürün o kadar iyi sonuç verir
v    Şarap üretiminde üzüm dışındaki herşeyi ithal ediyoruz
v    Fabrika değil, "şaraphane"
v    Tekel zamanı kalite kontrolü yokmuş. Çürük ürünlerin hepsi Tekel’e verilirmiş. Özel
      sektöre de en temiz ürünler verilirmiş.
v    Bağcı-üretici ile firma arasında anlaşma olmalı
v    Problemli ürünlerden rakı yapılabiliyor
v    Eskiden köylüler sistemli çalışmaya pek yanaşmıyorlardı, bağ çok sistemli çalışma
      gerektiriyor. Köylülerin alışkanlıkları yavaş yavaş değişiyor.
v    Kayra kendi bağlarını kurmaya başlamış. Üretimin %15-20 sini kendi bağlarından
      karşılıyor.
v    Kayra, bağları olgunluğa göre parsel parsel kestiriyor.
v    Teruar: dış etkenler, ışık, hava..vb .Terra ismi teruar kelimesinden geliyor
v    Terra ithal bir ürün fakat Kayra kontrolünde ve ortaklığıyla yapılıyor.
v    Kayra, Elazığ’daki fabrikayı 2005 yılında almış. Fabrika daha önce müzeymiş.
v    "Maserasyon", kırmızı şarabın en önemli prosesi. Kırmızı şaraba rengini veren bütün
      bileşenlerin şıraya geçmesinin sağlanması
v    Aslında şarabı yapan mayalar. Mayalar, şekeri yiyip alkol yapıyorlar.
v    Cibreli kısım şıra.
v    Free run, şarabın kendisi, kaliteli kısmı
v    Press şarabı kötü değildir.
v    Eskiden kadınlar topuklarıyla eziyorlardı üzümleri. Topuğun yumuşaklığı
     çekirdeklerin kırılmasını engelliyordu. Şimdiki sistemde topukların yerine kauçuk balonlara bıraktı.

Murat Bey de bu isi aşkla yapıyor...yoksa, gencecik eşiyle pılı pırtıyı toplayıp bir Şarköy, bir Elazığ gezebilir miydi sizce?? Kim ne derse desin, diyorum size, bu iş aşk olmadan ya pı la maz!

Aldığımız eşsiz bilgilerden sonra, kafalar çok hafif tatlı, mideler de gurul guruldu...Kayra Üretim Tesisleri’nin restaurant’ında bizim için Elazığ tatlarından oluşan mükellef bir sofra hazırlanmıştı... “Dövme çorba, dilim dolma, söğürme, içli köfte, tavuk üfeleme” nin yanında yine Kayra serisi...hayatımda yediğim en leziz yemeklerden biri olduğunu çekinmeden belirtebilirim... Tüm gezi boyunca bize eşlik eden, Elazığ’lı bir emekli öğretmen olan, bence Elazığ’a giden herkesin tanıması gereken Burhan Hoca, hiç sıkılmadan, aksine sanki ilk defa anlatıyormuş heyecanıyla adım adım, detay detay Elazığ’ı, Elazığ tatlarını, üzümleri, kültürü, eskiyi, yeniyi  anlattı bize...

                                          dövme çorba


                                       içli köfte ve tavuk üfeleme
Burhan Hoca önderliğindeki sehir turundan sonra, akşam kısa bir dinlenme, ve sonrasında yine mükellef bir sofra, bu sefer Elazığ’a has başka özel tatlar, özel halk oyunları ekibi, Elazığ ezgileri, ve yine tüm Kayra serisi...




Gezi boyunca tüm anlatılanların içinde, içimde büyük etki bırakan cümle Cüneyt Bey'e aitti, "bağ, bağlanmak demek, bağ insanı kendine bağlar..."...

Bu, gerçekten kusursuz 2 gün ve tatlar için öncelikle Kayra ailesinin birebir tanıdığım fertlerine, sonra tüm Kayra ailesine,  Zarakol İletişim Kayra ekibinden Aslı Pınar Tüfekçi’ye, Ercüment Büyükşener’e, Burhan Hoca’ya ve gezideki tüm şarap dostlarına teşekkürler, hepinize selam olsun...kadehlerimiz hep aşkla kalksın...