30 Aralık 2014 Salı

daha çok...


Bizi bekleyen yeni yılda ve devamında, daha çok;
sevelim, sarılalım, müzik dinleyelim, 
'an' da kalalım, okuyalım, kahkaha atalım, 
spor yapalım, gülümseyelim, kendimiz olalım, dans edelim, 
'iyi ki varsın' diyelim, tiyatro izleyelim, yürüyelim, 
ışık olalım, ışık saçalım, neşe dolalım, 
aşk dolalım, nefes alalım, üretelim, 
içimizi dinleyelim, inanalım, keyifli yemekler yiyelim, 
yüzelim, güneşi hissedelim, adım atalım, 
anlayışlı olalım
denize bakalım, çalışalım, güvenelim, 
yeni yerler görelim, destek olalım, iyi düşünelim, 
sevdiklerimizi görelim, 'iyi ki' diyelim, görelim,
iyi insan olalım... 

sevgiyle, aşkla, ışıkla kalın...

16 Aralık 2014 Salı

Nefes...

Çok uzun zaman oldu hiçbir şey yazamadım buraya...hiçbirşey yapmadım sanılmasın...aksine birçok şey yaptım aslında...Bunların içinde bugüne kadarki hayatımın belki de benim için en önemli, en değerli, en "iyi ki yaptım" dediğim şeyi de var.."Nefes"... Evet Nefes'le tanıştım bu süreçte...

Bilenler beni anlıyordur şu an, bilmeyenler akıl sağlığımdan şüphe ediyor olabilir:) Sorun yok:))

Kendimi ararken, neden burda olduğumu, ne yaptığımı, neyi niye yaptığımı sorgularken, sevmediğim huylarımdan rahatsızlık duyarken, kaygılarım, korkularım, endişelerim artmış, hayat enerjim ve sevincim neredeyse gitmişken, boş boş bakarken, acı çekerken, çaresiz hissederken, nefes alamazken "nefes" çıktı karşıma...yazıp yazmamak konusunda çok düşündüm, önce bana kalsın bu özel deneyim dedim, sonra "egona yenilme paylaş" dedim kendime...

Nefes aldığımız sürece yaşıyoruz, nefes alamadığımız anda ölüyoruz...Yani aslında hayatta olmamızın nedeni nefes...Allah'ın bedenlerimize üflediği can suyu nefes...Olmazsa olmazımız yani..Ben kendi adıma bu olmazsa olmazın 9 ay öncesine kadar farkında değilmişim...

Nefesi açık olmayan, yani herhangi bir nefes çalışması yapmamış, nefesini açtırmamış insanlar (toplumun büyük çoğunluğu) nefes kapasitesinin sadece %30'unu kullanırmış. Yani geri kalan %70 atıl duruyormuş...Dolayısıyla yaşayabileceğimiz kapasitenin de %30'unu kullanıyoruz demek bu...Böyleyken de yukarıda bahsettiğim korkulardan, kaygılardan, mutsuzluktan, boşluktan vb vb yakınır hale geliyoruz...

9 ay önce başlayan Nefes serüvenim halen devam ediyor aktif bir şekilde...Detaylarını burada anlatmayacağım, bu kısacık yazıdan aklı çelinen, içi isteyen olursa gidip bizzat deneyimleyebilir, çünkü "Nefes çalışması" pek de anlatılır bir şey değil, yaşamak, içinde olmak gerekiyor...Doğru zaman geldiğinde de bir şekilde kendini orada buluyorsun, buna kesinlikle inanıyorum...

Nefes sonrası ne oldu derseniz, hayatımdaki "ben" çok ciddi şekilde değişimlere uğradı...Daha 2. günde uzundur devam eden alerjimden kurtuldum, daha dingin, daha sakin durabildiğimi hissediyorum mesela...25 senedir ilk defa bu sene tıkaçsız denize girdim; mandalinayı artık kendim soyabiliyor, huylanmıyorum, hissinden rahatsızlık duymuyorum, evde hatta apartmanda korkusuzca yalnız kalabiliyorum, sinirimi kontrol edebiliyor, sinirli olmam gereken anlarda kendimi bir anda sakin bulabiliyorum, trafikte 3 saat sıkışmış haldeyken birileri boğazıma sarılıyor gibi hissetmiyorum, yüksek seste müzik açıp anda kalmayı seçebiliyorum ,..vb vb (size önemsiz görünebilir ama bunlar benim asla yapamadığım şeylerdi...!) Bu yazdıklarım elle tutulur olarak değişen sadece birkaç şey...Bunların dışındaki hislerimi ancak bu süreçleri yaşayanlar anlar, anlatılır gibi değil gerçekten...Sadece çok güzel ve vazgeçilmez olduğunu söyleyebilirim...

Bu süreçte birçok da kitap okudum, bunları ilgisini çekenlere de tavsiye ediyorum, bana çok fazla katkısı oldu bu kitapların;

Byron Katie - Olanı Sevmek
Eckhart Tolle - Şimdinin Gücü
Eckhart Tolle - Varolmanın Gücü
Metin Hara - Aşkın İstilası, Yol
Neale Donald Walsch - Tanrı ile Sohbet (4 kitap var)

Nefes'le tanışmak, "Nefes" e başlamak isterseniz, ben Nevşah Fidan'la (nevsahfidan.com , NFS) başladım, oradaki koçlarımla da devam ediyorum. Önerebilirim...Bu işler biraz da içinin kimi, nereyi aldığıyla ilgili o yüzden ille de NFS'ye gidin demem, ama araştırın, soruşturun, emin olun, hissedin...Çünkü bu konu son zamanlarda "moda" olma yolunda olduğundan bu işi de şarlatanlığa çeviren çok yer olduğunu biliyorum...Kendiniz için en doğrusunu siz bilir, siz bulursunuz...

Bundan sonra yapmak istediğim şey, Vipassana! İnziva...Sessizlik Çalışması...Bakalım ne zaman kısmet olacak...Birgün olacak onu biliyorum, olduğunda deneyimimi paylaşırım...


Nefes, bugüne kadarki hayatımda kendim için yaptığım bence en doğru şey, ve damağımda hiç tanımadığım ama hiç de bırakamayacağım bir tadı var...

Aşk, ışık, neşe, nefes olsun...

Sevgiyle kalın......

Nefes alın, nefes verin...pes etmeyin, anda kalın, mutlu kalın...:)

26 Haziran 2014 Perşembe

Chef Mezze !

Çapamarka bünyesindeki mekanların menülerinin yaratıcıları, yıllardır "İstanbul'un mutfak amirleri" dersem çok abartmış olmayacağım yemek, mutfak, lezzet aşkıyla yanan 2 kardeş onlar...Gazi&Bilal Ateş kardeşler..."Mutfak bir bütündür ikilik olmaz, ikimiz tek bir şefiz" diyorlar...25 yıldır yemek sektöründeler...İşlerini aşkla yaptıklarını hemen anlıyorsunuz...Seviyor adamlar bu işi...

Yıllar yılı İzzet Çapa ile yürüyen Ateş kardeşler, bu sefer kendileri soyunmuşlar işe...Sortie'nin içinde, deniz kenarında nefis, harika, sıcak, yumuşak, tatlı ve leziz Chef Mezze'yi çıkarmışlar ortaya...Sortie'nin içinde bu kadar sıcak ve kavrayıcı bir yer olacağını açıkçası kendi adıma ben düşünmezdim, başka bir yerdesin, sanki kaçmışsın biri de seni kucaklamış hissi veriyor...Bir de düşünün ki boğazın en güzel manzaralarından birinde...

Bence Chef Mezze'de herşeyden önemlisi daha ilk adımı attığın anda başlayan ve tüm gece devam eden güler yüz...Mekan, lezzet vb ne kadar güzel olursa olsun tavırlar sıcak değilse ve güleryüz yoksa o iş olmuyor, olmuyor...Chef Mezze tamamen güler yüz ve müşteri memnuniyeti öncelikli bir mekan...Gazi&Bilal Ateş kardeşler bizzat hem mutfaktalar, ara ara servis de yapıyorlar, önlükleriyle patronlar mı çalışanlar mı belli olmuyor...Dedim ya bu iki adam lezzet, mutfak aşkıyla yanmışlar belli...


giriş








Oturur oturmaz daha önce methini duyduğumuz Chef Mezze yapımı Karadut şarabından tattık. Çok hafif, yumuşak, az alkollü, oldukça lezzetli...rengi harika! buz gibi...



aman yanlış olmasın, bu fotoğrafı çok beğendim ve yiyosiciyosyaziyos.blogspot.com un arşivinden aldım! :)

renge bakın...



Çok zengin bir meze dolabı mevcut. Ege Bölgesi'nden, denizden ve OrtaDoğu'dan diye ayrılan çeşitleri dolu dolu, renk renk, taptaze...İstediğin mezeleri seçebiliyorsun, önceden aldığımız öneriler de vardı. Ama biz seçimleri mekanın genç, sıcakkanlı işletmecisi Eray Kılıç'a bıraktık. Köpoğlu, ıspanak kavurma, kabak çiçeği dolma, patlıcan ezme, ahtapot salatası, levrek marine, tütsülenmiş babagannuş geldi ortaya...Tatlar harikulade...Özenle yapılmış, sunumlar da oldukça başarılı...Ermeni pilaki ve kızarmış pirinç toplarını kesin yemem için öneriler almıştım ama o keyifle söylemeyi unuttuk:) bir dahaki sefere artık...


uçsuz bucaksız...


renk renk...


meze bar



kabak çiçeği dolması

köpoğlu

ahtapot salatası & levrek marin


Chef Mezze'ye gelmeden önce yine ısrarla yemem söylenen bir diğer şey de Ahtapot ızgaraydı! MUHTEŞEM! En son bu kadar güzelini, lezzetlisini, yumuşağını Midilli'de yemiştim. Ondan bile güzeldi diyebilirim...Onu yemeden kalkmayın...Çok da havalı dumanlarla falan geliyor:) cızır cızır döküm tavaya saldırmamak için zor tutuyor insan kendini...:)


ahtapot ızgara

paella

Paella hastasıyımdır ben, bayılırım bayılırım...İstanbul'da çok nadir güzelini yedim, kendim yaptım mı daha tatmin olurum:) Chef Mezze'de yediğim Paella çookk lezzetliydi...Tek bir kusuru vardı, midyeler çok pişmiş kıtır kıtır olmuştu...Ama lezzet başarılıydı...


Balıkçıda uzun uzun hiç acele etmeden güzel sohbetle saatlerce oturmayı severim ben...Vakit de bu kadar uzayınca genelde balıkçıda balık yiyemem...Mezelerden sonra kapanır mide:) Balığa bende yer kalmamıştı, ama masaya Kılıç balığı söyledik, ıspanak püresi üzerinde geldi, gayet de başarılıydı...


kılıç balığı


Aslında Chef Mezze'nin en iddialı olduğu balıklardan biri deniz levreği, ama biz o kadar doyduk ki istesek ziyan edecektik onu, e deniz levreği de ziyan edilmez, ayıptır, günahtır...Onu da bir dahaki sefere sakladık, yazdık aklımıza...

Sıra geldi tatlıya, güzel çeşitler var...Trileçe, çilekli mascarpone, kireçte kabak, ceviz tatlısı, fırında nutellalı helva, kaymaklı incir, cheesecake ..vb Trileçe bugünlerde ilgi alanımıza girdiğinden onu tatmak istedik, ben minicik tattım, sunum, görüntü başarılıydı, ama daha iyilerini yedim, (anneminki yıkılıyor!) Yalnız tatlı büfesindeki herşey çok çekici ve lezzetli görünüyordu, onu da demeden geçmeyeyim...

Sevgili bloğum yanlı değil de şeffaf olduğundan tam tatmin olmadığım yerleri de söylemeliyim. Ateş kardeşler bana kızmasın, iyi niyetli bir eleştiri bu...Burada beni tek şaşırtan kahve servisi oldu...Kahveci de olduğum için seviyorum kahve güzel sunulsun önüme güzel gelsin...Keyfime keyif katılsın...Mekandaki herşey o kadar kusursuz ki o yüzden normal gelen şey böyle göze batabiliyor:) Düz beyaz kahve fincanında, likör, su, çuku, lokum, çiçek vb siz geldi kahvelerimiz, e bu da nazarlık dedim çıkarken kendi kendime:) Mekan oldukça hareketliydi, belki de bu kahve faslı normalde böyle olmuyodur...

Fiyat kısmına gelince, açıkçası benim beklediğimden çok daha normal...Mezeler 8-10 TL, ara sıcaklar 10-30 TL arası, balıklar 40-50 TL..gibi. Tıka basa doyacak kadar yiyip 2 duble falan bişey içerseniz kişi 100-120 TL gibi bir hesap ödüyorsunuz...Ayrıca fiks menüleri de var, onlar da denenebilir...

Diyeceğim o ki, bu lezzet ve mutfak aşkıyla yanan, gözleri parıl parıl parlayan, sıcakkanlı 2 kardeş harika bir iş çıkarmışlar...Tebrik tebrik tebrik ediyorum...İyi ki de Chef Mezze'yi yapmışlar...Yolunuz apaçık olsun Ateş kardeşler...Tüm misafirlerle tek tek ilgilenen sevgili Eray Kılıç'a da teşekküürrlerr...Yıldızlı 10'luk Chef Mezze!


Gazi & Bilal Ateş kardeşler... 

Sosyal medyayı da oldukça aktif kullanıyorlar, takip etmiyorsanız belki etmek istersiniz:)


Twitter, instagram, facebook, foursquare /
 chefmezze & gaziatesofficial

Biz yine gideceğimiz zamanları şimdiden bekler olduk...Keyif sevenler, halen gitmemiş olanlar bu yaz bitmeden Chef Mezze'ye gidin...İyi hissedeceksiniz...Pişman olmayacaksınız...Yok yok, BA YI LA CAK SI NIZ! :)




Damağımda harika tatlar bıraktı Chef Mezze, emeği olanlara selam olsun...

13 Mayıs 2014 Salı

Ada 2014

Midilli'ye gider olduğumdan beri adayı biraz boşlamış, geriye atmıştım...Bu gidiş ani oldu, insan bazen dolar, taşar, yükler birikir, nefesi kalmaz kaçmak ister ya öyle bir zamana denk geldi, sanırım zaten içimden geldiği ama kendime söylemediğim bir anda yakın arkadaşlarımdan biri, sevgili Lily'ciğim "haydi" dedi "gidelim"...atladık arabaya attık kendimizi yollara...değişimin, dönüşümün, yeniliğin, tazelenmenin, nefesin vakti gelmişti demek ki...

3 senedir adaya gitmediğimden yenilikler, yeni yerler, yeni insanlar, yeni tatlar tanıdım...Daha önce de ada yazısı paylaşmıştım, bu yazı biraz da tanıştığım yeniliklerin yazısı olsun istedim...Biraz eskilerden, biraz yenilerden karışık bir ada molası...


Zamanımızın bayağı bir bölümünü Ayazma'da nefes alarak, dua ederek, beyinleri boşaltarak geçirdik...Dinginleşmek istiyorsan Ayazma'da zaman geçirmek harika...

Yukarıdaki Ayazma'dan plaja indik...adaya gitmeden haberini almıştım yeni çıkan, henüz mekanlara bile yeni dağıtılmaya başlanan Ayapetro'nun! Giderkenki notlarımın en başındaydı, gider gitmez de tattık...Hele bir de deniz karşında, mis gibi hava içindeyken bin kat daha keyifliydi Ayapetro. Ayapetro, Çamlıbağ'ın yeni kırmızısı...Ada üzümü olan Karalahna'dan, nar, böğürtlen, şeftali aromalarını da alıyorsun, taneni de yerinde...Çok keyifli, insanı gerçekten mutlu eden bir şarap...Bence yılın şarabı! 7000 adet üretilmiş, yolunuz düşerse bulursanız mutlaka mutlaka alın, için, edinin...:)









Adaya her gittiğimde illa, kısacık da olsa rüzgargüllerine giderim...Doğanın sessizliğinde, tirbünlerin sesi, belki de enerji üretiyor olduğundan bilmiyorum bana çok iyi geliyor, ve acayip etkileniyorum...İçimdeki heyecanı çıkaran, kıpır kıpır bir şey...seviyorum...


Rüzgargülleri...tirbün

Polente, günbatımı


Polente, günbatımı

Lilyan adaya ilk geldiğinden, onu Polente'de gün batırmadan döndüremezdim, uzun uzun yenilenerek günü batırdık...Güneş burada gerçekten başka batıyor...



Patiska Bağevi, #adaekmeği



#ada ekmeği



#ada ekmeği


Adaya giderkenki notlardan biri de, tadını bildiğim ama yerinde bir kez daha tatmak istediğim, onu yapan sevgili Ali Erol'la  tanışmak istediğim "ada ekmeği" ydi...Ada ekmeği gerçek bir ekmek..."Gerçek" diyorum çünkü normalde yediğimiz ekmekler her ne kadar doğal ibaresi olsa da birçok yapay malzeme, ve katkı maddesiyle yapılıyor. Sevgili Ali Erol resmen bir ekmek aşığı...İstanbul'daki hayatını bırakmış adaya gitmiş, ekmekleriyle haşır neşir...Detay detay anlatıyor ekmeği...Tamamen doğal malzemelerle (mayasını kendi yapıyor, malzemeyi tamamen doğal temin edip taş değirmenlerde öğüttürerek elde edilen unu kullanıyor) yapıyor...Ekmeği bağların arasında harika bir yer olan Patiska Bağevi'nde yapıyor...Burası nefis enerjili, evinde hissettiğin, aile sıcaklığıyla seni kavrayan can bir yer...Biz de aradık taradık zar zor da olsa bulduk; Patiska, kendini tanıtma amacında bir yer değil, tabela vb bulmanız mümkün değil, isteyen arıyor tarıyor buluyor...Sahibi Oya Terzioğlu Tokgöz, gözlerinin içi gülüyor, herkese verecek kadar ışıltısı var...Ada ekmeğiyle harika kahvaltılar edebilir, akşam üzerleri nefis şaraplar içebilirsiniz burada...Ada ekmeği için Ali'yi instagramdan takip edebilirsiniz @alishiro ya da email ile siparişinizi paylaşabilirsiniz alierol78@gmail.com 
Ekmekler leziz, tam buğday ve tam çavdar siparişlerimizi verdik, şimdi beklemedeyiz...


Ada'm Restaurant


10'lu meze tabağı:)

enginarlı ahtapot...



ada çiçekleri...



Adadaki benim için yeniliklerden biri de Rum Mahallesi'ndeki Ada'm Restaurant. Benim gitmediğim dönemde açılmış, duyuyordum hep...Düşürdük yolumuzu oraya da. Yediğimiz şeyler çok lezzetliydi, 10 çeşit mezeden oluşan bir meze tabakları var, sunumu da tadı da gayet başarılıydı. Bir de garsonumuzun tavsiyesiyle yediğimiz "enginarlı ahtapot" vardı ki efsaneydi bence. Çok çok beğendim...Giderseniz deneyin kesin...ve tabii burada da Ayapetro kırmızı bizimleydi:) 




Bu kurabiyeler bir harika dostum...:) 1 taneyle yetinmek mümkün değil...




Velidede Fırını

Velidede Fırını ve Velidede Dükkan da benim gitmediğim zamanlarda açılmış...Fırın pırıl pırıl, mis gibi, herşeyi yemek istiyor insan...Güleryüz hakim...Tereyağlı ve sakızlı kurabiyeler insana aklını oynattıracak cinsten....Velidede Fırını'nın yanında bir de zeytinyağı, sabun, salça, reçel..vb satılan Velidede Dükkan var. Oldukça zevkli ve keyifli, tertemiz...Merkezden ana yola çıkışta solda...



Velidede Dükkan


Velidede Dükkan


Velidede Dükkan, reçeller




Velidede Dükkan, salçalar


Çınaraltı'nda kahve içmeden olmazdı, bu sefer canım likör de istedi. Garson elinde tepsiyle geldi, "1 sade kahve, 1 set?" dedi. Ne seti anlamadım başta, meğer set; kahve, likör ve yanında bir de ince sigaraymış:) demek ki daha önce hiç likör istememişim burada...



Bu seferki adamız, dinginleşmek, yenilenmek ve tazelenmek içindi...öyle de oldu...Işıklı, güzel, kolay, neşeli, nefesli, bol güneşli günler hepimize...


bir ada gecesi hatırası...





22 Ocak 2014 Çarşamba

Armut tatlısı

Aslında bu tatlının çok benzerini ilk kez 2 sene önce,  Kayra'nın Şaraplı Lezzetler workshop'unda Şef Eyüp Kemal Sevinç ile yapmıştım. (Şaraplı Lezzetler ile ilgili yazıyı Nisan 2012 post ları arasında bulabilirsiniz.) O zamandan beridir de çok sıklıkla yaparım. Tarifi zamanla biraz daha kendime göre şekillendirdim... Hem kolay, hem sağlıklı, hem de lezzetli ve keyifli...Bu vesileyle Sevgili Eyüp Kemal Sevinç'e ve çok sevdiğim Kayra'ya bir kez daha teşekkürler...

Buyrun tarif;

Malzemeler:
İstediğiniz adette Santa Maria armudu (ben genelde 8-10 taneden yapıyorum)
Esmer şeker
1 kutu vişne suyu
Kabuk tarçın
Karanfil


Armudun adı Santa Maria'ymış. Sert, sulu, şekilleri oldukça düzgün, her yerde bulunabiliyor. Armutları güzelce yıkayın, alt kısımlarını armutlar düz zeminde dik durabilecek şekilde kesin  ve kabuklarını soyun.











Armutların iç kısımlarını, çekirdeklerini bir meyve soyacağı ya da çay kaşığı yardımıyla çıkarın.



Yayvan ve derin bir tencere kullanırsanız daha rahat edersiniz. Tencereyi ocağa koyup hafif kızmasını bekleyin. Soyduğunuz ve içlerini çıkardığınız armutları tencereye koyun. Alt kısımları azıcık kızarsın, bu aşamada armutlar hafif su bırakacak ve meyvenin kendi şekeri karamelize olacak.








Tenceredeki armutların hepsinin üzerine göz kararı esmer şeker dökün. (Ben 1 armuda 1 yemek kaşığı denk gelecek gibi döküyorum. Damak tadınıza göre miktarı arttırabilir ya da azaltabilirsiniz.)


Ben armutların çıkardığım iç kısımlarını da, hem çekirdekleri pişecek olan suya jöle kıvamını versin diye hem de lezzet katsın diye pişirirken tekrar tencereye atıyorum. Hatta ilk başta kestiğiniz armutların alt kısımlarını da tencereye atın. Sonrasında onlar da sağlıklı birer atıştırmalık oluyor. 

Armutlar şekerle de çok azıcık piştikten sonra üzerlerine önce çok az sonra yavaş yavaş biraz daha vişne suyu dökün. (ben vişne suyurunun genellikle yarımından biraz fazlasını kullanıyorum, siz damak tadınıza göre koyabilirsiniz.) 

2-3 kabuk tarçın, 8-10 tane karanfil atın. Biraz portakal kabuğu rendeleyin. Ve kaynamaya bırakın. Önce yüksek ateşte 5 dk, sonra da kısık ateşte 30-40 dk pişirin. ( pişirme süreniz armutlarınızı nasıl istediğinize bağlı. Ben çok pişmiş, yumuşak sevmiyorum, o yüzden 30-40 dk da istediğim kıvam oluyor. Bir çatal yardımıyla armutların sertliğine bakıp bu süreyi belirleyebilirsiniz.






Armutları 15 dk dan sonra yan yatırın, ve her tarafı pişecek şekilde çevirin.







Piştiğine karar verdiğiniz armutlarınızı servis tabağına alın. Ben genelde uzun ince beyaz bir servis tabağına alıyorum. Beyazda armutlar çok şeker görünüyor:) 

Servis yaparken yanına sade dondurma veya şeker kısıtınız yoksa ve evde varsa azıcık pişmayiye koyabilirsiniz.. Şık oluyor sunumu... (biz pişmaniyeyi pek tercih etmiyoruz:) sizinki size kalmış diyor, afiyetler diliyorum...

Önemli not: Aslında normalde armut tatlısına vişne suyu ile birlikte kırmızı tatlı şarap da koyuyorum pişirirken, ama bu armutları henüz 1 aylık anne olan kuzenim İnci için yaptığımdan bu sefer sadece vişne suyu koydum. Şarap da koymak isterseniz Kayra Madre tercih edebilirsiniz. (Öküzgözü-Boğazkere karışımı, meyvemsi, tatlı, tatlılara çok yakışan bir şarap! Öneririm.)

Damaklarımızdaki tatlar hiç eksilmesin, hep artsın...