9 Mayıs 2020 Cumartesi

Ne yiyorsak oyuz...

Yazının başlığındaki laf içimi etkiliyor...gerçekten de öyle değil mi, temiz yiyorsak içimiz de temiz, pis yiyorsak içimiz de kir biriktiriyor. Arada yaramaz şeyler de yenmeli tabii bence, o kaçamaklardaki mutluluk hormonu zararının üzerine çıkıyordur diye düşünüyorum:) ama genel beslenme, hele ki büyük şehirde yaşanıyorsa, hava doğa bu kadar harab edilmişken olabildiğince temiz olmalı...küçük yerlerde zaten doğal olarak temiz besleniliyor...

Bu konuda şanslı denebilecek kesimden sayıyorum kendimi, annem, kendimizi bildik bileli, henüz daha bugünkü gibi moda değilken, köy yumurtası, ev yoğurdu, evde yapılan kefir,  köylüden alınan sebze meyve, nar ekşisi, pekmez, bal vb gibi şeylerle besledi bizi. Bizim eve mesela giren tereyağı, sütü alınmadan kavanoza konmaz hiç, şimdi moda oldu "ghee, sade yağ" diye. Benim için evde tüketilen normal tereyağı o:) Hep doğalı aradı buldu. Sağolsun...Küçükken anlamıyorduk bunun önemini, şimdi anlıyoruz. Dolayısıyla çocukluktan alıştık biz doğala. Şimdi temiz gıda yemenin bu şekilde yaygınlaşması beni mutlu ediyor, herkes güzel beslensin...Bunu hakediyoruz, makinemize en güzel şekilde bakmalıyız. 

Böyle gördüğümüz için de tükettiğimiz ana malzemeyi genelde marketlerden almamaya özen gösteriyoruz. Sebze, meyve, peynir, yağ, ekmek...vb gibi

Benim bloğumu düzenli okuyan birisiyseniz eğer, reklama dayalı bir blog olmadığını anlamışsınızdır sanıyorum. Kimseden birşey almam, birşey karşılığında da birşey yazmam. Amatörüm ben. Yazmayı seviyorum sadece. Burası da beni etkileyeni, memnun kaldığımı, bana iyi geleni aktardığım, içimdekileri akıttığım alanım benim. Dolayısıyla reklam yapmadığımı bilin isterim. 

Bu bahsettiğim genel gıda malzemelerimizi temin ettiğim yerleri paylaşmak istiyorum...


  1. İpek Hn'ın Çiftliği 
         İpek Hn'ın Çiftliği'nden ilk açıldığı günden itibaren ürün alan birisiyim. Bazen daha aralıklı oluyor, bazen düzenli oluyor. İlk açıldığında hemen yorum yaptı insanımız "tarlası yokmuş, sahteymiş vb vb" gelen malzemenin güzelliği ve özenini gören insanların hiçbiri bu kötücül yorumları duymadı bile. Ben hep inandım bu işe, işin sahibi Pınar Hn size bunu hissettiriyor çünkü. Dürüst, insancıl, aklı selim ve çok çalışkan. Bu birleşenden iyi olmayan bir iş nasıl çıkabilir ki değil mi...:) 







Sebze ve meyveyi İpek Hn Çiftliği'nden aldığınız zaman normalde ne kadar beklemiş, ne kadar bayat ürün tükettiğinizi anlıyorsunuz. Kendine ait bir sistemi var. Mail listesine kayıt oluyorsun. Her hafta bir sonraki haftanın öneri listesi geliyor. Bu öneri listesinin içini kendileri belirliyor, ücreti 200 TL. Bunun yanı sıra genel bir liste de var, öneri listesini almak istemezseniz kendi ihtiyacınızı kendiniz seçebiliyorsunuz. En fazla 2 iş günü içinde koliniz sizde oluyor. Kargo bedelini siz ödüyorsunuz, ürünlerin ücretinden 12.5 TL kargo parası düşüyorsunuz. Yani mesela 24.5 TL tuttuysa kargo, gelen kişiye bu parayı ödüyorsunuz, fakat Pınar Hn'a ürünlerin bedelini gönderirken tüm bedelden 12.5 TL düşüyorsunuz. Ürünlerin şahaneliğinin yanında bir de Pınar Hn'ın her hafta yazdığı müthiş uyandırıcı, öğretici yazıları geliyor size liste ile birlikte. Ben kendi adıma zor bekliyorum yazıları...Siparişiniz olmasa bile bu yazıları okumak için bile listeye kayıt olunmalı derim:) 





Bu kış Kars'a yaptığımız seyahatimizde Pınar Hn'ın Kars'ta yeni hizmete sunduğu misafir evinde de kaldık, burada çalışan arkadaşlar bile Pınar Hn'ın işini ne kadar doğru ve severek yaptığının göstergesiydi bana göre. Dönüşte özellikle çalışanların harikalığı ile ilgili teşekkür maili gönderdim kendisine...

Temiz, çıtır çıtır, taptaze, limon, bildiğimiz turuncu renkte havuç, körpe patlıcanlar, çıtır bezelyeler, topraklı pancarlar..vb yemek isteyenler mutlaka denemeli derim. Bahardaki otlardan yiyen hayvanların sütlerinden yapılan "Bahar tereyağı" olağanüstü, sürekli ekmeğe sürüp yiyesim geliyor:) Nar ekşisi, pekmez, bal da gayet başarılı...Öneririm...Bu arada İpek Hn Çiftliği ürünlerini sadece internet yoluyla değil, fiziksel dükkanlarından da rahatlıkla temin edebilirsiniz. (Teşvikiye, Bağdat Cad., Balmumcu, Göktürk..)
  

        2. Ariste Peynirleri

Bir diğer sadık tükettiğimiz ürün de peynir. Ben peyniri çok çok seven birisiyim. İpek Hn'ın sebze meyveleri gibi Ariste'nin peynirleri de tertemiz. İçinde koruyucu vb bulunmayan, sadece süt, şirden maya ve tuzla üretilen çeşit çeşit şahane peynir. Normalde satıldığı noktalardan alırdım, evlere kapandığımız bu dönemde online olarak sitelerinden almayı denedim. Siparişi verdikten tam 1 iş günü sonra müthiş özenli bir paket geldi kapıma, Ariste'nin kendi aracıyla. Kutu açılmadan bile gülümseten cinstendi. Tertemiz, mis gibi paketlenmişti herşey. Üstelik içinden, Ramazan ayında olduğumuz için hurma hediyesi ve Ramazan'a dair sıcacık bir not da çıktı. "Uyuyan Güzel" beyaz peynirleri, İzmir tulumu, Erzincan tulumu, göbek kaşarı, dil peyniri...öneririm. Bu arada unutmadan sadece peynir değil, yan ürünleri de leziz. Mesela Dulce de Leche'leri ve tereyağları da şahane. Benim için en en önemlisi herşeyin katkısız, koruyucuz olması. 












Ariste'yi de neredeyse tanınmaya başladığı ilk günlerinden beri bilirim. Canla başla aşkla çalışan 2 kardeş, Volkan ve Gürkan; ve artık kardeşleri gibi olmuş, ortakları Aslı. Aslında babaları ortakmış, şimdi 2. nesil devralmış işi. İçinde bulunduğumuz, herkesin evde olduğu bu günlerde bile, durmadan, gece gündüz demeden özenle çalışıyorlar. 


        3. 240 Derece

Geldik ekmeğe:) Yine annemin etkisiyle, uzuuunn yıllardır biz zaten bildiğimiz beyaz ekmeği tüketmiyorduk. Uzun süre önce klasik beyaz ekmekle aramıza mesafe koymuştuk. Tam buğday ekmeği, çavdar ekmeği, ekşi mayalı ekmekleri bir şekilde ya yapar ya bulur annem, yine tamamen amatör çalışan köylü üreticilerden.  Ekmeğe karşı olumsuz bakış açımı ilk değiştiren Bozcaada'daki Ali'nin Ada Ekmeği'dir. Ali de nefis ekmek yapardı, fakat mesafeler uzak olduğu için, istediğin zaman edinememek zorluyordu insanı. 

Sonra bir gün 240 Derece ile tanıştık. İlk başta neredeyse tüm ekmeklerinden aldım, denemek, damağımızın hangilerini  isteyeceğini anlamak için. Zorlanıyor insan, çeşit çeşit mis gibi ekmek, üstelik gerçek olduğunu, ve sağlıklı olduğunu biliyorsun. Zamanla karabuğday, siyez, tam buğday, zeytinli, kuru domatesli, kışın soğanlı favori listemizi oluşturdu. 240 Derece de siparişi kendi web sitesi üzerinden alıyor. Adresinize uygun olan servis gününü seçiyorsunuz, belirtilen günde ekmeğiniz size ulaşıyor. Kendi araçları, kendi çalışanlarıyla. Ben her daim 1 fazla alıp deep freeze yapıyorum, yedek ekmeğimiz ille oluyor. 









240 Derece de 2 çocukluk arkadaşının, 2 can arkadaşın çocuğu...Cem&Metin farklı yollardan geçip mayada, unda, hamurda buluşmuşlar. Müthiş bir iş yapıyorlar. Ben etrafımda söylediğimde, pahalı olduğu yorumunu alıyorum bazı insanlardan, ve sonra diyorum ki, "normal ekmek kadar tüketme imkanınız yok, çünkü gerçek olduğu için 1 dilim bile fazla fazla yetiyor." Bir sürü çere çöpe para veren biz büyük şehir insanları için abartılı bir durum bence yok. Gerçek olanı yediğimizi biliyoruz ya bence konu burada zaten kendi kendine netleşiyor. Tabii 4-5 kişilik bir aileyseniz onu bilemem:) 33 saat mayalanıyor ekmekler, müthiş bir emek var...

Ha bu arada ekmek önerilerime San Sebastian, şekersiz kahveli kurabiye, parmesanlı kıtırlar, pesto ve peynir sosları da eklemeliyim. Herşey el yapımı, tertemiz, mis gibi. San Sebastian İstanbul'un en iyisi, evet iddia ediyorum:) denemediyseniz çok şey kaçırıyorsunuz:)


San Sebastian


Diyeceğim o ki, doğru iş yapıyorsan, gerçek ve iyi malzeme kullanıyorsan, çalışkansan ve dürüstsen o iş tutar arkadaş. Düşülen kalkılan anlar olur elbet, ama günün sonunda o iş tutar ve başarılı olur. Bu 3 yer de bence kesinlikle böyle. Pınar Hn'ı artık uzaktan da olsa tanıyor sayılırım, Ariste ve 240 Derece'yi yakından tanıyorum. Yaptığınız işlere çok saygı duyuyorum, emek olan yerde yanlış olmaz, hep varolun bizlere de temiz gıdayı sunmaya devam edin...

Sağlık ve iyilik dileklerimle...:)