29 Kasım 2010 Pazartesi

'rose' lerde favorim

Yabancı roselerde favorim Casal Mendes, hala yerini başka biri alamadı...yerlilerde ise tartışmasız Kayra'nın 2 şarabı. Biri Terra Kalecik Karası Rose - kırmızı meyvelerin tadını net alıyorsunuz-, diğeri de Kayra'nın köpüklüsü Cameo Rose...unutmadan söyleyeyim, çok çok soğuk için, içine tane kırmızı üzüm atılıp içildiğinde çok daha leziz oluyor...damakta ciddi tat bırakanlardan...


                                        



Pandispanya ve sürpriz pasta

Çok hassas bir mesele pandispanya...kesinlikle özen istiyor, kendini çok çok seviyor, karşı taraftan beklediği sadece ve sadece ilgi. malzemelerini özenle seçmek gerek, malzemelerin ve ortamın ısısının özel ayarlanması gerek, fırının içine itina ve aşkla bakmak gerek...bir noktayı bile atladınız mı- bişey olmaz deseniz de- anında küser, söner, tıknaz bir kek olup çıkıverir. 


Oysa ki tüm detaylara dikkat edip adım adım sabırla hazırlar ve pişirirseniz pandispanyayı pof pof kocaman, mis gibi, bembeyaz bir kek oluverir...


Pof pof bir pandispanya için olmazsa olmazlar, püf noktaları, buyrunuz;


  • yumurtalar oda sıcaklığında olmalı, asla soğuk olmamalı
  • oda sıcaklığındaki yumurtalar ve şeker özenle, sabırla, malzemeler 3 katına çıkana kadar çırpılmalı (yaklaşık 20 dak) çırptığınız kaptaki malzemeler kabarır, çok kıvamlı bir krema gibi olur
  • fırın önceden ısıtılmış olmalı, 180 derece
  • pandispanya fırına atıldıktan sonra çıkana kadar fırın asla açılmamalı (yaklaşık 30 dk pişmeli)
  • pasta yapacağınız zaman pandispanya 1 gün önceden yapılırsa çok daha leziz bir pasta olur
                                          önce...




                                          sonra...

Pandispanyayı herhangi bir hedefle yapmamıştım. Gecenin 11'inde ertesi gün ofiste bir doğumgünümüz olduğu aklıma gelince, acilen evde malzeme aramaya koyuldum. damla çikolata, kahve ve bitter kuvertür çikolata haricinde malzeme yoktu. Eldeki kıt kaynaklarla bir muhallebi yapıp içine kahve katıp ara kreması hazırladım. Ara kremaya damla çikolata serptim. Krem şanti bile olmadığı için elimde, kuvertürleri kremada eritip kekin üst parçasının üzerine döktüm. Bu kadar sınırlı imkanla ortaya çıkan bu kahveli pasta hiç de fena olmadı sanki...yani en azından yiyenler beğendiler, ya da öyle gibi yaptılar:) 


                                          iyi ki doğdun Lilyan...

28 Kasım 2010 Pazar

kapıda Aralık..

Aralık...eskiden sevilen, şimdilerde görmezlikten gelmek istenilen...hayat kısa dediklerini hep bilirdim, 4 sene önce canlı canlı capcanlı öğrendim. o, hem de 15 dk içinde gitmiş, beni terk etmiş, hayatımdan çıkıvermişti...söylemek istediğim çookk şey varken, yapamıyorum. boğazım düğümleniyor, güzel şeyler hatırlayıp kendisi için ancak gökyüzüne  bir kadeh kaldırabiliyor, ama en güzeli aklıma her geldiğinde gülümsüyorum...tanrının onu bize verdiği, (12.12.1948) ve yine bizden aldığı (29.12.2006) içinde çok anlam barındıran, genelde bizi üşüten Aralık yine kapıda...içim kilitlense de ben yine gülümseyebiliyorum...rahat uyu bitanecik Seba'm, babam......


Buzbağ Efsane Gurmelerini Arıyor

Buzbağ Efsane Gurmelerini Arıyor Yarışması sonucu Elazığ'da kendimi bulduran, ödüle layık görülen yazım...Bağbozumu notları da gelmek üzere, teşekkürler Kayra!

"Şarabın bir aşk olduğunu düşünürüm hep…aslında ilk etapta olay, şarap-peynir, şarap-kebap..vb şarabın ne ile tüketilip, tüketildiği yiyeceğe iyi eş olup olamadığı değil diye düşünürdüm hep… meşhur uyum, aslında şarabın “biz”imle uyumuydu sanki…şarapların yaşadığına inanırım hep..evimin en serin ve karanlık noktasında biriktirdiğim, gözüm gibi baktığım, ruhumu verdiğim, bazen onlarla konuştuğum, bazen de yıllandırdığım tüm şaraplarımın ruhu olduğuna inanırım. Hepsi yaşıyor, hissediyor, nefes alıyor…hepsinin de içileceği özel zamanlar var…
Fakat Buzbağ gurme yemeğine katıldıktan sonra şarapla yaşanan aşkın ve onu hissetmenin yanında- ki bu bence her daim olmalı-yanına seçilecek eşlerin de çok önemli olduğunu anladım…nasıl ki bizler hayatımızı ; zevkimize, kültürümüze, yaşam tarzımıza, bilgimize, bedenimize uygun eşlerle paylaşıyorsak, şaraplar da böyleymiş…bu kararları vermeden önce kesin koşullara bağlanılmamalı bence. Esnek olunmalı, her şey geldiği gibi alınmalı, kalıplara sokulmadan…ben mesela, kebap yemeğe gittiğimde genelde alkol almam, almam gerekiyorsa da, bu kadar şarap seven bir insan olmama rağmen asla şarap tercih etmez, rakıyı tercih ederdim…daha doğrusu Buzbağ yemeğine kadar şarap tercih etmezdim. Şartlanmamak gerek hayatta bir kez daha anladım. Kesin kararlar olmamalı, esnek olunmalı...Her an herşey değişmiyor mu?
Buzbağ Efsane Gurmelerini Arıyor yarışmasının şarap tadım yemeği benim için bu duyguları bir kez daha pekiştirdiğim çok güzel ve keyifli bir tecrübe oldu. Normalde beyaz şarap çok da tercih etmememe rağmen, buz gibi Buzbağ Beyaz ile peynirler, özellikle tulum peyniri ve sıcak pide çok tatlı ve yumuşak bir giriş oldu. Girişten sonraki durak mezeler ve mezelerin yanındaki aromasını çok da beğendiğim Buzbağ Klasik’ti. O güne kadar, çiğ köfte, gavurdağı ve abaganuş ile kırmızı şarap nasıl gider diye düşünmemiştim bile.  Ama meyve aromaları çok keyifli olan Buzbağ Klasik ile bu mezelerin tüm aromaları sanki ortaya çıktı, ve düşündüm ki çok da güzel bir ilişkileri olabilir aslında…flirt edebilirler gayet keyifli. Küçük bir nokta vardı ki, çiğköftenin acısı azıcık daha az olsaydı Klasik tam yerini bulmuş olacaktı.
Klasik’ten sonraki durağımız, meyve aromalarını oldukça güçlü hissettiren, içimi de oldukça yumuşak olan Buzbağ Öküzgözü,ve yanına nasıl bir eş olacak diye baktığımız ara sıcaklar-patlıcan söğürme, içli köfte, fındık lahmacun, humus, peynirli pide ve çöp şiş. Öküzgözü, içimi keyifli, hafif ve yumuşak,  genç bir şarap. Peynirli pide, lahmacun ve humus ile yakıştırdığım, damağımda eş olabilen Öküzgözü, içli köfte ile ağırlaştı sanki.  İçli köfte ve Öküzgözü, eş olabilir mi diye baktım da, olmadı, o meyve aromaları, yumuşaklık gidiverdi sanki bir anda. Bu durumda içli köfteyi ya sade tüketeceğiz, ya da kendisine başka bir eş arayacağız yoksa bu güzel şarap sofrasındaki hayatında evde kalacakJ
Diyarbakır yöresinin üzümlerinin mahsulu olan Buzbağ Boğazkere, ara sıcaklar klasmanındaki denemede yoktu ama ben bir çıkıntılık yapıp, içli köfte ile kendisi olur mu olmaz mı diye bir bakmak istedim, içli köfte bu sofrada yalnız kaldı ya kıyamadım…Boğazkere ile bir süreliğine de olsa eşleşebilir diye düşünüyorum. Baharat aromasını hissettiren Boğazkere, içli köftenin baharatlarıyla birleşince sanki yemeğin tadı çok daha hafifledi, duygular yumuşadı. Odunsu tadı veren şarapları benim damağım sanırım daha çok seviyor. Bu yüzden Boğazkere oldukça sevdiklerim arasında. Boğazkere tadımının kendi eş alternatiflerine gelince, yoğun baharatlı, yağ oranı yüksek Tarsusi kebap ve şaşlık normalde çok  denemediğin yiyeceklerdi. Şarapsız denediğimde çok da tercih edeceğim tatlar olmamasına rağmen, olgun ve odunsu tatlı, baharatlı bir şarap olan Boğazkere ile çok yakıştılar ve benim için oldukça tercih edilir oldular. Mangal’dakiler ve Boğazkere ilişkisi düzeyli, ve keyifli bir ilişki olabilir.
Gecenin assolisti, prensi son sıradaydı…sabırla bekledi, eşini de bizleri de…ağır ağır durdu masanın baş köşesinde;  Buzbağ Rezerv. Yazarken bile gülümsüyorum, beni mutlu ediyor. Kendisiyle aramızda çok keyifli bir aşk var. Ömürlük… Aşk’ın ta kendisi, tam bir beyefendi…sessiz ve derin…içinde çok fazla duygu barındırıyor, tecrübesi de cabası… bakışları bile karşısındaki etkilemeye yeten Rezerv, meşe kokusunu aldığım,  ayrıca burnuma baharat-özellikle tarçın- kokusu da veren, Öküzgözü ve Boğazkere karması gerçekten özel bir şarap. Meşede dinlenmek ancak bir şaraba bu kadar yakışabilir sanki. Terbiyeli şiş, pirzola kaburga ve patlıcanlı kebap ile kesinlikle sonsuza dek sürecek bir evlilik yapabilir. Normal şartlarda yoğun et kokusu ve yüksek yağ oranıyla damağıma ağır gelen kaburga, Rezerv ile lokum gibi oldu. Bu leziz geceden, tanıdığım çok değerli yeni şarap dostlarının haricinde bana kalan en özel  şey, Rezerv. Azıcık daha dinlenirse daha da efsane bir şarap olacağına eminim…Duygularla dolu minik mahzenime şimdiden birkaçını dinlenmek üzere yerleştirdim bile...
Sigarayla vedalaşmamın ilk haftasında gerçekleşen bu leziz buluşmada ağır bir de sınav vermiş oldum. Şaraplar leziz, yiyecekler leziz, ortam çok keyifli, yeni dostlar çok keyifli, herkesin içtenliği hissediliyorken, içim tabii sigarayı da çok aradı, ama yapmadım sınavımı geçtim.  Üzüm tatlarını katıksız almanın keyfine şimdi daha da çok varıyorum. Kendisini aramıyor muyum, arıyorum ama onsuz da yaşanabiliyormuş. Daha tadacak çok şarabımız, şarap eşliğinde edeceğimiz çok sohbetlerimiz varken, zehirlenmenin alemi yok…herkese tavsiye ediyorum…hayatı n tadını alabilmek güzel yaşamak için emek vermek gerekiyor…bağlar ancak bakılınca bağ oluyor ya hayat da böyle, bizler de böyleyiz. içimizdeki şarap aşkı  hep daim olsun…sevgiyle kalın…"